7 Eylül 2014 Pazar

|| SENARİST || GÖKHAN HORZUM RÖPORTAJI





Merhabalar...

Yeni bir röportajla yine karşınızdayım...

Bu kez konuğum, herkesin yakından tanıdığı\tanımak istediği senarist Gökhan Horzum.

Onun adını önce Bir İstanbul Masalı'nda duymuştuk. Sonra Kavak Yelleri dizisiyle daha sık duymaya başlamış ve artık yavaş yavaş tanımıştık. Ardından Koyu Kırmızı dizisinde senaryoda gördük ve kısa zaman önce de final yapan Güneşi Beklerken'in hikaye mimarı olarak karşımıza çıktı.
Şimdi ise Fox Tv'nin sevilen dizisi Kiraz Mevsimi'nde Senaryo Danışmanlığı görevini üstlenmiş.

Bir de Arkadaş Arasında filmi vardır ki izlemeyen, o filme ve hikayesine büyük ayıp etmiş olur.
Tavsiye!






Bu röportajı yapmak ve hatta buraya yazmak benim için çok zor bir süreç oldu. Karşınızdaki bir senarist, dil bilgisi kuvvetli biri olunca bir kusurunuz olmaması için 'ne desem şimdi' diye düşünüyorsunuz ister istemez.. :)

Nitekim de öyle oldu, kendisine ilk mailim de kusur üstüne kusur yaptım fakat Gökhan Bey gayet güzel bir şekilde cevap verdi ve o kadar yoğun temposundan fırsat bulup sorularımı yanıtladı.

Kendisine bin teşekkür.. :)


Gelelim röportaja...
Keyifli okumalar efendim. :)


*****************



Merhaba Gökhan bey...

Birçoğumuz sizi tanıyoruz ama tanımayanlar için önce kendinizi biraz tanıtır mısınız? Kimdir Gökhan Horzum?

Hazreti Google’a havale.


Senaristlik serüveniniz nasıl başladı?

İkinci Bahar’da reji asistanı olarak çalışıyordum. Diziye verilen aradan sonra bir süre Uğur Yücel’in asistanlığını yaptım. Dizi yeniden başlayacağı sırada Uğur Abi sağolsun, beni İkinci Bahar’ın senaryo grubuna tavsiye etti. Orada Yavuz Bey ve ustam Muharrem Buhara ile birlikte çalıştım. Benim senaryo okulum İkinci Bahardır bu nedenle. Sonrasında Muharrem Abi’nin ekibinde “Yeter Anne” dizisini yazarak asistanlıktan senaristliğe geçiş yaptım.


Küçükken herkesin bir meslek hayali vardır. Sizinki de herkes gibi bilinen mesleklerden miydi yoksa senaristlik gibi bir meslek miydi?

Küçükken çöpçü ya da cumhurbaşkanı olmak istiyordum.


Dizi senaryolarınıza bakılınca 'gençlik dizisi' gibi görünse de içine girince aslında her karakterin bir hikayesi, bir varoluş sebebi var. Her dizide bu yok mesela. Bunun sebebi sektörde farkındalık yaratmak mı?

Her dizide bu yok mu? Bilmiyorum. Ben bu işi böyle öğrendim, o yüzden de böyle yapıyorum. Hikayesi, varoluş sebebi olmayan bir karakterin hikayede ne işi olur ki?


İzleyici, Türk dizileri hikayelerinin klişe haline gelmesinden şikayetçi ama bu hikayelerde çok iyi reyting getiriyor. Sizce bu klişe hikayeler her dönem reyting getirir mi?

Klişe olmayan bir sürü diziyi seyretmeyerek yayından kaldırttın ey seyirci. Televizyon seyircisi dizi hikayesi söz konusu olduğunda muhafazakardır. Her konuyu kabul etmez. Klişe hikayelerin farklı ve ustalıklı yorumlarını seyretmeyi sever. Biz de sevdiğimizden klişe kullanmıyoruz. Yeni bir şeyler anlatmak o kadar zor ki.


Diziler az önce de belirttiğim gibi klişelerle dolu. Yalnız sizin hikâyelerinizde ters köşe çok fazla var. Bunun birçok örneğini Güneşi Beklerken dizisinde gördük. Tam herşey bitti derken görüyoruz ki aslında yeni başlıyor. Bu,haftalık dizilerde seyirci çekmek için bir taktik mi?

Sadece taktik değil. Herkesin bildiği, daha önce çeşitli versiyonlarını zaten yazdığın bir malzemeye daha heyecanlı yaklaşabilmeyi sağlıyordu ters köşeler. İşini sevmenin bir yolu. Eğer yazdığın şeyden heyecanlanmıyorsan onu yazmanın da pek anlamı olmuyor.




Senaryoyu izleyiciye kabul ettirmek için nasıl bir yol izlersiniz?

Çocuklarını kaçırırım. Şaka tabi. Hiçbir şey yapamam ki o konuda. Sadece dediğim gibi heyecanlandığım şeyi yazmaya çalışırım ve izleyicinin de benimle birlikte heyecanlanmasını umarım. Başka bir yol bilmiyorum.


Senaryonuza yapımcı veya yönetmen tarafından müdahale edilmesine izin verir misiniz?

Dizi senaryosu bir yapım şirketinin siparişi üzerine yazılan bir metindir. Eğer o yapımcı aynı zamanda ben değilsem kutsal bir şey yazmıyorum demektir. Ayrıca dizi bir ekip işidir. İşin gerçekleştirilmesi aşamasında herkesin fikri vardır, bu da çok doğaldır. Onlarla fikir alışverişinde bulunurum, senaryoda akıllarına takılan yerleri daha iyi açıklamaya çalışırım, daha iyi bir fikirleri varsa onu uygularım.  Ama benden habersiz senaryoda büyük bir değişiklik yapılırsa arıza çıkarırım.  Bunun olmaması için de önlemimi hep önceden almaya çalışırım.


Türk dizilerinin hemen hemen hepsinde tretman sorunu var. Siz kesinlikle olmalı diyenlerden misiniz yoksa olmasa da olur diyenlerden mi?

Tretman sorunu olduğunu kim söylüyor? Tretman sorunundan kasıt nedir? Bilmiyorum. Ben tretmansız senaryo yazmam. Dizi ya da film fark etmez. Tretman senaryonun iskeletidir. Tretmansız olmaz. 


Her yeni işte yeni bir karakter oluşturmak zorundasınız. Bunu yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Çok zor ve karışık bir süreç bu. Burada iki satırda anlatılmaz ki.


Bir dizinin veya filmin yıldızı sizce senaryo mu, oyuncu mu?

Kameranın önünde olan her zaman yıldızdır.


Yeni bir dizi senaryosu yazarken karakterleri mi oyuncuya göre yazarsınız yoksa oyuncunun mu karaktere uygun bir kalıba girmesini istersiniz?

Bir dizi senaryosunu ilk defa yazmaya başladığınızda genellikle (Kıvanç Tatlıtuğ-Ece Yörenç benzeri örnekler hariç) karakterlerinizi kimin oynayacağını bilmezsin. Ama oyuncuların belli olduktan sonra onları gözlemlemeye başlarsın, ilk bir kaç bölüm yayınlandıktan sonra oyuncunun karaktere nasıl bir yorum getirdiğini gördüğünde oyuncunun parlattığı ya da ıskaladığı yerleri görürsün ve karakteri ona göre törpülersin.


 Senaryolarınızı en çok hangi ortamlarda yazmayı seviyorsunuz?

Fark etmez. :)


Bir ekiple mi çalışıyorsunuz yoksa tek başınıza mı yazıyorsunuz?

Ekiple çalışıyorum tabii ki. Ekipsiz dizi senaryosu yazmadım bugüne kadar hiç.


 Son yıllarda özgünlüğün yerini uyarlamalar almaya başladı. Bu konu hakkında düşünceleriniz neler?

Son yıllarda almadı, sevilen dizilerin büyük bir kısmı uyarlamadır zaten.


Hemen hemen her dizide temel hikayesi alakasız olsa bile mutlaka aşk izliyoruz. Sizce aşkın reytinglere katkısı nasıl? Yani aşksız olmaz mı?

Aşksız olmaz. Türkiye’de kadın-erkek ilişkileri berbat durumda. Dizilerde ise destansı aşklar var. Kadınlar erkeklerinin kendilerine değer vermesini, kendilerini el üstünde tutmasını istiyor. E o da namevcut… O yüzden dizi aşkları bu kadar seviliyor.




Yerli dizilerimizin süreleri,diğer ülkelerin dizi sürelerine göre çok uzun. Bu durumdan siz bir senarist olarak memnun musunuz?

Tabi ki değilim. Her hafta aynı konu üstüne bir uzun metraj sinema filmi yazmak zorunda olmak abesle iştigaldir.


- Geldik röportajın sonuna... Benim unuttuğum,sizin bahsetmek istediğiniz bir şey var mı?


Kolay gelsin. :)






********************

Sürc-ü Lisan ettiysem Affola. :)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder