27 Aralık 2014 Cumartesi

Can Bonomo ile Rocco'lu Ev Oturması Blogumda Canlı Yayınlanacak!


Her zaman genç, renkli, eğlenceli ve dinamik olanların tercihi Rocco’dan Can Bonomo hayranlarına büyük sürpriz! Ev konserleri konseptiyle, canlı olarak online yayınlanacak olan “Can Bonomo ile Rocco’lu Ev Oturması”, Can Bonomo hayranlarını müziğe doyuracak…


Sıcacık ev ortamında eğlence ve müzik dolu dakikalar sunacak olan Can Bonomo ile “Rocco’lu Ev Oturması” konserlerinin ilki 28 Aralık günü saat 20:30’da gerçekleşecek. Bu benzersiz konser serisine katılmak isteyen Can Bonomo hayranlarının tek yapması gereken ise Rocco’nun Twitter, Facebook, izlesene.com ve Vine hesaplarında gerçekleşecek yarışmaları kazanmak olacak.




Can Bonomo’nun, doğal ev ortamında gerçekleştirdiği ve canlı olarak benim blogumda da izleyebileceğiniz bu konserler için sizleri bol sürprizli ve eğlenceli yarışmalar bekliyor. Can Bonomo hayranları Facebook, Twitter, izlesene.com ve Vine kanallarından duyurumu yapılacak yarışmalara katılarak ev konserlerine katılma şansına sahip olacaklar.  Son konser ise yine bu yarışmaları kazanan bir talihlinin evinde gerçekleşecek. Rocco’nun renkli ve eğlenceli dünyası, gençlerin, yeni ve yaratıcı paylaşımlarıyla daha da renklenecek, Can Bonomo’yla ev oturmaları herkese keyif verecek. “Rocco’lu Ev Oturması” konserleri serisinde Can Bonomo’nun eşsiz performanslarına canlı tanıklık edemeyecek hayranları içinse tüm konserler Rocco’nun izlesene.comFacebook hesapları ve de benim blogum üzerinden online olarak canlı yayınlanacak.
28 Aralık Pazar günü saat 20:30’da aşağıdaki ekranda konseri canlı olarak izlemek için burada buluşalım!








Bir boomads advertorial içeriğidir.

23 Kasım 2014 Pazar

|| VİNE FENOMENLERİNDEN || ASLI BEKİROĞLU RÖPORTAJI




Yeni bir röportajla karşınızdayım. Umarım özlemişsinizdir. :)


Bu röportajımın konuğu Vine fenomenlerinden Aslı Bekiroğlu. Aslında çoğunuz onu Aslı Bekiro olarak tanıyorsunuz. Reklamlardan da hatırlayanlarınız vardır mutlaka ve tabi ki son işi, oynadığı dizi Beni Böyle Sev’den. Hani şu Mazhar’ın mekanının şaşkın,saf ve sevimli olan garsonu varya işte o bizim Aslı Bekiro’muz. :)




Aslında benim kendisiyle röportaj yapma sürecim biraz farklı gelişti. 

Blogumda röportaj yayınladığımı bilen kuzenim Yağız kiminle röportaj yapsam diye araştırırken imdadıma Aslı Bekiroğlu cevabı ile yetişti. Kim olduğunu nereden tanıdığımızı aslında çokta yabancı olmadığım bir yüz olduğunu anlatınca Yağız, merak ettim bir baktım. “aa bu kız o dondurma reklamında ki kız değil mi ya” dedim. Meğer adı Aslı’ymış. Onun şöhreti reklam ve diziden öncelere dayanıyormuş. Vine fenomeniymiş ve Yağız, Aslı’nın sıkı takipçilerindenmiş. :)
 

Hemen Aslı’nın vine videolarını izledim. Biraz twitter hesabını kontrol edeyim dedim –ki izlediğim Beni Böyle Sev dizisinin her defasında “bu kız kimdi ya” diye sorduğum Ayça’sı Aslı Bekiroğlu’ymuş. Şaşırdım.. :)


Sonrasında Aslı’ya ulaştım. Teklif yönelttim ve sevecen tavırlarıyla beni kırmayıp kabul etti.
Ve 24 saat geçmeden cevapları göndermesiyle beni hem şaşırttı hem de sevindirdi. Demek ki gerçekten isteyerek bu röportajı yaptı benimle. Teşekkür ediyorum buradan bir kez daha kendisine.. :)

Çok sıcakkanlı bir kız Aslı. Umarım bir gün yüz yüze görüşüp sohbet etme fırsatı da buluruz kendisiyle... :)

Lafı daha fazla uzatmadan Aslı’yı ve videolarını hayatıma sokan kuzenim Yağız Yalınkılıç’a ve pek tabii röportajın esas kızı Aslı Bekiroğlu’na sonsuz teşekkürler… Keyifli okumalar… 


****************




Bana biraz kendini anlatır mısın? Aslı Bekiroğlu kimdir?

Ben 16.11.1995 doğumlu,akrep burcu,neşeli,hayatının çoğunu 32 dişini göstererek geçiren,ilk ve orta öğretimi Erenköy Işık'ta,lise hayatını da İtalyan Lise'sinde geçiren, şu anda da Bahçeşehir Üniversitesi Beslenme ve Diyetetik bölümünde okuyan, zamanında yüzücülük yapıp bıraktığına pişman olan ve az önce hayatında kurduğu en uzun cümleyi kurmuş olan öyle kendi çapında bir insan evladıyım. :) 


Vine serüvenin nasıl başladı?

Bir arkadaşım gösterdi bana, daha ilk çıktığı zamanlarda. Daha fenomen kavramı bile ortada yoktu. Ben de kendi kendime videolar çekmeye başladım. Hatta ilk vine'm de "Pembe! Pembe!" diye yanaklarımı çekiyordum. :)


 Fenomen olacağını tahmin ediyor muydun?

Fenomen olacağımı asla tahmin etmiyordum, -ki kendimi de bir fenomen olarak gördüğüm pek söylenemez. 20 bin takipçisi olanın fenomen olduğu o ilk zamanlarda bir fenomen benim "x'i yanlız bırakıyoruz." vine'ımı revine'ladı ve bir de baktım ki takipçiler arttıkça artıyor. Ben de öyle olunca ona yönelik videolar çekmeye başladım ve işte bugüne kadar geldiimm. :) 


Bu kadar ilgi görmenin sebebi ne olabilir?

Açıkçası beni komik olmaktan ziyade sevimli, samimi ve içten bulduklarını düşünüyorum. 




Biz seni televizyondan da tanıyoruz. Reklam ve diziden. Bu süreci biraz anlatır mısın?

Benim ufacık kızken bile hayalim televizyonlarda, sinemalarda olmaktı. İlk kez bu sene buna bu kadar yaklaştım. Çoğu kişi bilmez ama ilk Kremini, Helen Harper ve Popkek reklamlarında oynadım. Oldukça da "sonunda tanınacağım" kafasında olduğum için heyecanlıydım. Fakat olmadı. Dolayısıyla umutsuzlaşmaya başlamıştım ve o sırada karşıma "vine" çıktı ve benim için hayalimin ilk adımı atılmış oldu. Daha sonra Lera Fresca reklamları ve Beni Böyle Sev dizisiyle hayatımda değişiklikler oldu. Şunu diyebilirim ki, televizyonda gözüktüğü kadar kolay değilmiş. :) 


Paylaşımlarından tepki aldığın oluyor mu?

Evet oluyor. Tavırlarımı, konuları ve hareketlerimi olabildiğince dikkatli seçmeye çalışıyorum çünkü çok ağır eleştiriler gelebiliyor. Bazı insanlarda var ki sadece sorun yaratmak için, dikkat çekmek için ve incitmek için kötü şeyler yazıyorlar. Sosyal medyanın bana öğrettiği bir şey varsa o da şudur ki birçok insanın klavyenin arkasına saklanarak yazdıkları şeyleri yüzüme söyleyecek cesaretleri olmadığı.Dolayısıyla çok ta kafaya takmıyorum artık.


Seni yolda görüp tanıyan oluyor mu peki?

Evet oluyor ve sanırım asla durup fotoğraf çekilmekten sıkılmayacağım. Çok hoşuma gidiyor. :)


İlk teklif geldiğinde neler hissettin tepkin ne oldu?

İlk Lera Fresca reklam tekliflerinde çok heyecanlanmıştım, çok mutluydum. Aslında doğruyu söylemek gerekirse kendime pek güvenmiyordum. Çünkü evde, kendi kendime, kendi telefonumla çektiğim 6-7 saniyelik videolarla bir sürü insanın önünde koskocaman kameraya oynamak asla aynı değil. Kendimi rahat hissetmediğim alanlarda da çok çekingenimdir ama şansıma o kadar iyi, cana yakın, güler yüzlü insanlarla çalıştım ki kendimi rahat hissedebildim ve sonuç olarak güzel bir iş çıkardığımızı düşünüyorum. :)


Televizyonda kendini ilk izlediğinde tepkin ne oldu?

Televizyonda kendimi ilk gördüğümdeki hislerimi sanırım anlatamam. Böyle, ilk avını yakalamış bebek bir hipopotamın sevinci gibi. Tarif edilemez derecede mutluydum. Arkadaşlarımın geri dönüşleri de hep iyi yöndeydi.


İlerisi için diyetisyen olmayı mı düşünüyorsun yoksa oyuncu olmayı mı?

Bu konuda kararsızım. Oyunculuğumu ilerletebilirsem o yönde ilerlemeyi tabi ki isterim. Ama elimin altında her zaman bir başka meslek de olsun istiyorum çünkü bu televizyon işleri hep şansla ilgili. Bu yüzden diyetisyenliği bırakmayacağım. Ferhat Göçer gibi mesela; hem doktor, hem şarkıcı. Ben de hem diyetisyen, hem oyuncu olabilirim. :) 


Müzikle de ilgileniyormuşsun. Öncesinde bir eğitimin var mı yoksa bu ilgi amatörce mi?

Müziğe küçüklüğümden beri aşığım. Her tür müziği dinlemişimdir. Işık'tayken 2.sınıfta koroya girdim ve (böbürlenmek gibi olmasın ama) 6.sınıfta korodan çıkana kadar neredeyse her parça da solo oldum. :)  7-8 yaşlarında piyano çalmaya başladım. 10 yaşında yarı zamanlı konservatuara başladım. Orda da arp çalmayı öğrendim ve 6 sene sonra bıraktım. 




Bir gün aşkla iş arasında kalsan?

Hmm zor bir soru geldi. :) Fikir almak için babama sordum "Aklın varsa işi seç." dedi, annem de "Sen aptalsın biraz kesin aşk'ı seçersin" dedi. ahahah :) Aslında işime aşık olacağım gibi politik bir cevapta verebilirim ama bilemedim. Şuan baktığım zaman işimi seçerim gibi gözüküyor ama kör kütük aşıksam duygularımın mantığım önüne geçeceğini biliyorum. Genelde dışarıdan bakıldığında umursamaz biri gibi durduğumu söylerler ama aslında çok duygusalımdır. :) 


Öğrencilikten bahsedelim birde. Nasıl gidiyor?

Çalışmayı sevmiyorum. Son günün gecesi belki çalışıyorum, yani genelde sınavdan önceki 20 dakikada konuları ezberlemeye çalışırım -ki bunun korkunç kötü bir şey olduğunun farkındayım. Bir konu eğer ilgimi çekmezse onu okumak bile bana eziyet gibi geliyor. Gerçekten ilgimi çeken bir konu olduğunda ise özveriliyimdir. İstediğim bölümde olduğum için konuların çoğu aslında ilgi alanım içerisinde o yüzden yine eskisine göre daha iyiyim. Öğrencilik hayatının, üniversite hayatının eğlence kısmı tabi ki tam tıkırında ve harika geçiyor. :) 


En sevdiğin dersler neler?

En sevdiğim ders İngilizceydi, ondan da muaf oldum. :( Dil derslerini küçüklüğümden beri severim. Onun dışında en sevdiğim ders biyoloji. Her seferinde insan ve doğa hakkında yeni bir şeyler öğrenmek beni heyecanlandırıyor. En sevmediğim derste kesinlikle matematik !!  Ve lanet ders her konunun içine giriyor! Hatta ufak bir anımdan bahsedeyim. Üniversitede matematik hocası ilk ders "Kim matematikten nefret ediyor? Kim zorla, oflaya poflaya geçti?" dedi. Hemen el kaldırdım ve bana dedi ki "O zaman sen her ders geleceksin, en öne oturacaksın, ve tahtayı sileceksin. Karşılığında sana finalde ekstra 10 puan vereceğim." Artık her ders tahta siliyorum. :))


Bunu yoğun istek üzerine soruyorum. Nasıl erkeklerden hoşlanırsın? :)

Hmm :) Fiziksel özellik olarak, yok uzun boylu olsun yok şöyle olsun yok böyle olsun diy kriterlerim yok. Sonuçta aşk okada konar b*kada. :) B*ka konmaması için büyük konuşmayı sevmem. :) Erkekte ilk baktığım şey bakışlarıdır. Bakışları ilk başta beni etkilemezse zaten bir daha ağzıyla kuş tutsa etkileyemez. Onun dışında kendine güvenmesi, özgüveni benim için çok önemli. Dürüst olmalı. Lafını esirgememeli ve lafının arkasında durabilmeli. Çapkın olması da hoşuma gider bazen. Çünkü herkes onu istesin ama o sadece beni istesin derim. Benimle birlikteyken çapkınlığa tahammülüm tabi ki de yok. Sanırım maço da seviyorum biraz. Gevşekliği, erkek tribini vs. hiç sevmem. Bir de her kızın istediği şey, ilgi, ilgi ve ilgi. Bana önemsediğini, değer  verdiğini ve sevdiğini hissettirmesi gerekiyor. Çünkü çok zor güvenen bir insanım, çok kıskancım ve her zaman şüphelerle doluyumdur. 




Bu soruda yoğun istek üzerine geliyoor.. Bu duru ve sade güzellik, sevimlilik nereden geliyor ? :)

Ahahah öncelikle çok teşekkür ederim, şımartıyorsunuz. :) Annem ve babam güzeller sanırım başka bir açıklaması yok. :) Makyaj ürünlerini çok az kullanırım. Günlük makyajım genelde eye-liner'dan ibarettir. Her zaman doğallıktan yanayımdır. Asla ve asla, suratımda koskoca bir sivilce bile çıksa fondöten kullanmam. Çünkü gözenekleri kapatıyor ve bana o fondötenli surat çok sahte geliyor. Sanki mimikleri gizliyormuş gibi. Böyle ayrı bir maske. Mezuniyetimde bile makyöz suratımı fondötene boğduğunda eve gidip bütün suratımı yıkadım ve klasik eyeliner'ımla gittim. :) Etrafımda da sizler gibi tatlı ve sempatik insanlar oldukça sevimli olmamak elde değil. :)




Bu sevimli,tatlı ve sıcak sohbet için teşekkür ederim Aslı. :)

Ben de çok teşekkür ederim :)






Sürç-ü Lisan Ettiysem Affola..

19 Ekim 2014 Pazar

51. Altın Portakal Ödülleri Sahiplerini Buldu!




Bugün röportajla değil farklı bir konuyla karşınızdayım. Dün akşam kapanış galası ve ödül töreni olan 51. Altın Portakal Ödülleri yazısıyla...

Keyifli okumalar...


**********




Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Antalya Kültür Sanat Vakfı (AKSAV) işbirliğiyle düzenlenen 51.Altın Portakal Film Festivali'nde ödüller dün akşam Antalya EXPO Center'da sahiplerini buldu.

Törenin sunuculuğunu Korhan Abay üstlendi.

Gece boyunca Türk sinemasının 100. Yılı olmasından dolayı video gösterimleri ve konuşmalar da törendeydi.




Geceye dünyaca ünlü aksiyon yıldızı Jean Claude Van Damme da katıldı, kendisine Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel tarafından "Teşekkür Plaketi" verildi. Doğum günü olan Van Damme, "Size teşekkür etmek isterim. Çünkü siz olmasaydınız ben olduğum kişi olmazdım" diyerek plaketi aldı. 

100. yıl deyince insan bir değişik duygular yaşıyor sanki değil mi?
Geceyi ve töreni izlemek çok zevkliydi. 
Tamam kabul! 
Gece boyunca güldüğüm anlarda vardı,duygulanıp titrediğim sahnelerde... Ama tören izlenilesiydi.
Video gösterimlerini çok beğendim mesela.

Vel hasıl kelam; 
Bu 100 yıl boyunca sinemaya,sinemamıza emeği geçen tüm sanatkarlarımıza ve sinemacılarımızı tebrik ederim daha uzun yıllarca sinemamızda kalmalarını ve başarılarının devamını dilerim.

Ödül alanları da tebrik etmeden olmaz, onları hep böyle göz önünde görmek isteriz. 

Diğerlerinin affına sığınarak size Nazlı Eda Noyan ve Dağhan Celayir'in yönetmenlik yaptığı kısa film Bir Fincan Türk Kahvesi'ni şiddetle tavsiye ediyorum. Sanırım ben en çok bu kısa filmin ödül almasına çok sevindim,tabi bir de En iyi Film seçilen Kuzu'ya.


İşte 51. Altın Portakal'ın o harika ödülleri ve sahipleri:

Ödül alan filmler ve sanatçılar:
En İyi Film: Kuzu (Kutluğ Ataman)
En İyi İlk Film: Erol Mintaş (Annemin Şarkısı)
En İyi Yönetmen: Onur Ünlü (İtirazım Var)
Ulusal Uzun Metraj Jüri Özel Ödülü: Oflu Hoca'yı Aramak (Levent Soyarslan), Sivas (Kaan Müjdeci)
Ulusal Uzun Metraj FİLM-YÖN En İyi Yönetmen: Ömer Uğur (Guruldayan Kalpler)
En İyi Senaryo: Onur Ünlü (İtirazım Var)
En İyi Müzik: Başar Ünder (Annemin Şarkısı)
En İyi Kadın Oyuncu: Nesrin Cavadzade (Kuzu)
En İyi Erkek Oyuncu: Serkan Keskin (İtirazım Var) - Feyyaz Duman (Annemin Şarkısı)
En İyi Görüntü Yönetmeni: Vedat Özdemir (Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir Tutku)
En İyi Sanat Yönetmeni: Osman Özcan (Neden Tarkovski Olamıyorum)
En İyi Kurgu Ödülü: Yorgos Mavropsaridis (Sivas)
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu: Nursel Köse (Kuzu)
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu: Aziz Çapkurt (Annemin Şarkısı)
Behlül Dal Jüri Özel Ödülü: Doğan İzci (Sivas) - Sıla Lara Cantürk, Mert Taşdan (Kuzu)
Dr. Avni Tolunay Özel Ödülü: Levent Soyarslan (Oflu Hoca'yı Aramak)


SİYAD ÖDÜLÜ:
En İyi Ulusal Uzun Metraj Film: Kuzu  (Kutluğ Ataman)
En İyi Uluslararası Uzun Metraj Film: Court-Mahkeme (Chaitanya Tamhane) Hindistan


İZLEYİCİ ÖDÜLÜ:
Uluslararası İzleyici Ödülü: White God-Beyaz Tanrı (Kornel Mundruczo) Macar
Ulusal İzleyici Ödülü: İyi Biri (Ayhan Sonyürek)


ULUSLARARASI UZUN METRAJ:
Uluslararası Uzun Metraj En İyi Film Ödülü: Test (Alexandr Kott) Rus


KISA FİLM:
En İyi Kısa Film Ödülü: Bir Fincan Türk Kahvesi (Nazlı Eda Noyan-Dağhan Celahir)
Özel Ödül : Jean Claude Van Damme
Yaşam Boyu Başarı Ödülü: Abbas Kiarostami

**********

Sürc-ü Lisan Ettiysem Affola...



18 Ekim 2014 Cumartesi

Şehir Cazla Buluşuyor!

Her yıl, caz ruhunu şehrin dört bir yanına taşıyan, cazın ustalarından yeni seslerine birçok farklı konserle cazseverleri bir araya toplayan Akbank Caz Festivali, bu yıl 23 Ekim – 2 Kasım tarihleri arasında 24. kez gerçekleşiyor. 10 gün sürecek festivalde; bir Grammy ve iki Altın Küre ödüllü Jamie Cullum, rocktan caza onlarca farklı türü ustaca bir araya getiren başarılı trompetçi Ibrahim Maalouf,  “Rolling Stone” dergisi tarafından 2013 yılında “En İyi Bağımsız Sanatçı” seçilen Chet Faker, İtalyan cazının müzik dünyasına en önemli katkılarından biri olan Mario Biondi ve daha birçok önemli isim yer alıyor. 

Her yıl olduğu gibi bu yıl da cazın dünyaca isimlerini ağırlayacak olan festival kapsamında Kenny Barron, Dave Holland ikisinin yanı sıra Christian McBride Trio, Leszek Moźdźer ve China Moses yer alıyor.   

23 Kasım’da Leszek Mozdzer, China Moses ve Ambrose Akinmusire konserleriyle başlayacak olan Akbank Caz Festivali’nde müzik severler festivalde özel farklı projeleri de izleme fırsatı bulacaklar. Klasik Osmanlı ve tasavvuf müziği alanlarında yapmış olduğu albümlerle dünya çapında bir bilinirliğe sahip olan Neyzen Kudsi Erguner ve “Alman cazının kuyruklu yıldızı” olarak tanımlanan piyanist Michael Wollny’nin buluştuğu konser kuşkusuz bu yılın en özel birlikteliklerinden biri olacak. Festivalin bir diğer özel buluşması ise Mehmet Uluğ Anma Gecesi. İlhan Erşahin'in ev sahipliği yapacak olduğu gecede, Türk caz dünyasının önemli isimleri Mehmet Uluğ anısına çalıyor olacaklar. 

Akbank Caz Festivali’nde festival içinde festival rüzgarını estiren, artık bir festival klasiği haline gelen “Kampüste Caz” ise 3-14 Kasım tarihleri arasında Adana, Kayseri, Ankara, Eskişehir, Edirne, Çanakkale ve İzmir’de cazın coşkusunu ve heyecanını üniversiteli gençlerle buluşturacak. Festival de konserlerin yanı sıra paneller, atölye çalışmaları ve cazlı brunch’lar yer alacak.

Festival hakkında daha detaylı bilgi almak ve tüm programı incelemek için tıklayın.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

10 Ekim 2014 Cuma

|| Men Fashion Blogger - MERT BEREKETOĞLU || Röportajı




Merhaba...
Bayram tatilinden sonra yine sizlerleyim.

Lafı fazla uzatmadan röportaj konuğuma geçmek istiyorum...


Kendisi bir Men Fashion Blogger.

Adını taşıyan bir blogun sahibi.




Açıkçası bu güne kadar kendisinin ismini duymuş değildim.
( Gerçi henüz 19 yaşında ve taze blogger sayılır. )
 Ta ki bir takipçim bana " Mert Bereketoğlu ile de bir röportaj yapar mısın? Türk ama Türkiye de değil. Erkek moda blogu yazıyor." diyene kadar. 

E merak ettim bloguna baktım. Yabancı dilde kaleme alınmış fazla değilse de göz aşinalığı olduğu  kadarıyla inceledim. Hoşuma gitti. Kendisine ulaştım,röportaj teklif ettim kabul etti. 



Röportaja geçmeden önce Mert ile yolumuzu keşistiren takipçim Buse'ye bin teşekkür. 
Bu röportaj da ona gelsin o zaman. :)



Keyifli okumalar. 



***********************


1- Önce seni biraz tanıyabilir miyiz? Kimdir Mert Bereketoğlu?

Merhaba!
Ben Mert Bereketoğlu, 19 yaşında, Hollanda’nın Zaandam kentinde yaşayan bir öğrenciyim. Henüz bir meslek üzerine okumuyorum ama seneye seçenek yapmak zorundayım -ki ne yapacağıma henüz karar veremiyorum. Okul dışında ek iş olarak mağazada çalışıyorum. Bunların dışında da bildiğiniz gibi blogum var!

2- Blog serüvenin nasıl başladı?

Doğruyu söylemek gerekirse sadece 4 yıllık moda geçmişim var. Bundan önce modayla hiç ilgim yoktu desem yalan söylememiş olurum.
Daha yeni yeni modayı takip etmeye başlamıştım ve bununla birlikte beni görenler iltifatlarıyla mest ediyorlardı. Yaratıcılığı seven bir insanım ve moda konusunda orijinal olmaya bayılıyorum. “Ben konuşacağıma tarzım konuşsun” diyenlerdenim ve o nedenle tarzımı yansıtan bir site aracığıyla okuyucularıma ulaşmak istedim. Bloggerlığa başlamak dileklerime uyan en iyi araçtı ve sonunda bu serüvenle yol almaya karar verdim.

3- Men Fashion Blogger olarak karşımızdasın. Bize biraz bloğunu anlatır mısın? Neler var orada?

Blogger olarak başladığımda öncelikle erkek modası ile ilgili konuları dile getiriyordum. Gündemde olan trendler, aksesuarlar ve gerekli kombinler başta olmak üzere. Kısıtlı bir kavram olduğu için sonradan kadınlara yönelikte yazmaya karar verdim. Nedeniyse,  bildiğiniz gibi, erkek modasını takip eden çok az insan var. Kadınlar bu konuda daha bilinçli ve takip sayısı otomatikman daha fazla. Okuyucularımı ve kendi bilgimi de çoğaltma amacığıyla moda kavramını kendi sayfamda genişlettirdim.




4- Başkalarıyla paylaşabilecek kadar özgün bir tarzın olduğunu nasıl fark ettin?

Az önce de bahsettiğim gibi, benim tarzımı beğenip iltifat eden çok insanlar oluyordu. Tanıdık veya tanımadık.Bu ve buna benzer konular beni çok mutlu eden şeylerdir. İltifatlar sayesinde moda konusundaki özgüvenim arttı ve bunu insanlarla paylaşacak kadar iddialı olduğumu düşünüyorum. :)

5- Modanın genel olarak bayanlara çalıştığı bilinir. Ama erkekler için de uzun yıllardır tasarımlar söz konusu. Sen bu konuda neler düşünüyorsun?

Bunun nedeni kadınların seçenek çoğaltma şansı daha yüksek olması. Genel olarak bakılınca erkekler standart smokin alıp olayı bitiriyorlar. Kadınlar ise mesela abiyenin 100.000 türlüsünü yaptırabiliyorlar.

6- Türkiye de de moda oldukça yol kat etti. Sen Türk modası ve modacıları hakkında neler söylemek istersin?

Haklarını vermek lazım. Bu konuda başarılı olmuş bir çok modacılar var. Ama genelleme yapacak olursak Türkiye de ki moda kavramını Dünya çapında yeterli bulmuyorum. Ama şimdilik! Uluslar arası modacı unvanına sahip olmak isteyip de çabalayan bir çok modacı var, Hakan Akkaya gibi. Kendisi Londra'da büro açtı mesela. Beni oldukça mutlu eden çabalar bunlar!




7- Stilini/kombinini gideceğin mekan mı belirler yoksa o an ki ruh halin mi?

Benim gardırobum genelde bir kaç renkten  oluşmaktadır ve o nedenle aşırı değişik tarzlarda bulunduğum zamanlar pek yoktur. Ama mekana uyumlu gitmem ruh halimden önemlidir açıkçası. Gideceğin yere uyumlu gitmek önemli ki şaşkın gözlerle bakmasınlar sana ;)
7/24 tarz olmak lazım!!

8- Yazılarını yazarken daha çok nelerden ilham alırsın?

Dergileri epey bir araştırıyorum ve onun dışında kendi fikirlerimi de katarak bir yazıyı oluşturuyorum. Açıkçası önceden plan yapmam ne yazacağım konusunda. Artık o an aklıma ne gelirse.





9- Moda dergilerini çok sık karıştıranlardan mısın yoksa arada bir bakanlardan mı?

Dergilere şöyle bakıyorum. Sadece fotoğraflara bakanlardanım. Yazılar beni pek ilgilendirmez. Zaten okumayı sevmiyorum :)

10- Gardırobunda olmazsa olmaz dediğin bir parça var mı?

Olmazsa olmazlarım basic parçalarımdır. Basic parçalar genelde her yerde giyilebilecek cinstendir. Basic nedir diye soranlara: sade renkte olan parçalardır, mesela siyah t-shirt gibi.

11- Peki asla almam,giymem,kullanmam dediğin bir şey var mı?

Sarı, turuncu ve pembe gibi renkleri sevmem ve o renklerden nefret ederim doğrusu. Kırmızı pantolonlar ve sarı t-shirtleri hayatta giymem mesela. Onun dışında resimli t-shirtler, aşırı kısa yüzme shortları ve aşırı kalın kış ceketlerini asla ve asla giymem!





12- "O tarz benim tarzım" dediğin bir ünlü var mı?

Komple tarz olarak beğendiğim ünlüler çok az, neredeyse yok gibi. Biraz ondan biraz bundan diye düşünüyorum. Ama yinede beğendiğim ünlüler var.
Mesela; Tarkan, Murat Boz, Kemal Doğulu ve Ece Sükan.

13- Şuan bir şansın olsa moda konusunda ne yapmak isterdin?

Moda konusuyla ilgili sevdiğim yön, styling tarafıdır. Bir kişiye özel doğru kombini oluşturmak ve neyin yakışıp yakışmayacağını belirlemek en çok istediklerimin arasındadır. O nedenle ileride Style Advisor olmak isteklerimin arasında. Şuan profesyonel alanda olmasa da arada sırada çevremdekilere stil danışmanlığı yapıyorum :)

14- Her kombinde mutlaka kullanırım dediğin bir renk var mı?

Şüphesiz siyah!
 Her renkle uyumlu olabilen nadir renklerden bir tanesi. Ayrıca vücudu zayıf gösteren bir renktir.





15- Meslek olarak da bu yolda mı ilerlemeyi düşünüyorsun yoksa herkesi şaşırtacak başka bir yolda mı?

Bu konu hakkında henüz sabit bir fikre varamadım, nedeni ise gelecekti iş bulma şansının olup olmaması. Bildiğimiz gibi moda endüstrisi oldukça zor bir alan ve iş bulmak çok zor. Aşırı derecede başarılı ve çalışkan olmalısın -ki bir yere varabilesin. Meslek olarak ne yapacağımı zaman gösterecektir :)



--- Son olarak benim unuttuğum senin söylemek istediğin bir şey var mı?

Bana bu röportaj aracığıyla kendimi tanıtma fırsatını verdiğin için ayrıca teşekkür ediyorum. Okuyucuları da sayfama davet ediyorum. Yeni yazılar ve projeler pek yakında sayfamda online olacaktır. 
Sağlıkla kalın :)


Bu keyifli sohbet için teşekkürler Mert! :)


****************************



Sürç-ü Lisan Ettiysem Affola.