30 Ağustos 2014 Cumartesi

| GLORRRY BOOKS | sahibesi GLORRRY Röportajı





Uzun ve yoğun iş tempom dolayısıyla uzak kaldığım evime sonunda geri dönebildim. Son iki haftadır o kadar yoğun o kadar tempoluyum ki,inanın bu soruları nasıl hazırladım,başka kimlere röportaj için ulaştım.onay aldım,soru gönderdim bilemiyorum. Şimdi ben tek tek mailimi kontrol ediyor ve tüm bunlara cevap arıyorum. :)
Blog ve iş hayatımın aynı anda zor gideceğini biliyordum ama bana kimse bu kadar zor ve yorucu olacağını söylememişti.
Aslında iş hayatınızın yanı sıra en zoru röportaj ağırlıklı bir blog yazmak. Başka bir konu veya iş üzerine açmış olsaydım bu blogu bu kadar zorlanmazdım belki de.
Tabi ki herkes emek harcayıp bu işi yapıyor,bilgilerini ortaya koyuyor fakat ben her molada birilerine röportaj için  teklif sunarken, başka birilerine de röportaj soruları hazırlıyorum. 
İnanılmaz yorucu oluyor.Kesin bilgi. :)

Bir de Ekim ayında okul başlayacak ki o zaman sanırım buralar hep dutluk olacak. :)
Şaka bir yana umarım hiç bir aksilik çıkmadan ben blogumu yazmaya devam edebilirim. Çünkü bu kadar yoğunluğun ve stresin yanında bu yazıları yazıyor olmak ve sizin tarafınızdan okunup artı olarak birde sevilmesi beğenilmesi var ki, hiçbir şeye değişilmez. ;)

Yine uzun bir giriş yaptım değil mi ben? :)

E hadi o zaman röportaja geçelim.



Bu kez konuğum;
Kitap severlerin yakından tanıdığı,kısa zaman içinde tam anlamıyla bir blogger olmayı başarmış Glorrry Books.

Kendisi glorrrybooks.blogspot.com blogunun sahibesi.

O kadar sevecen ve tatlı biri ki.
Yani kendi blogunda nasılsa aynı öyle.

Ben kendisini tanıdığıma çok mutlu oldum.Bir de İzmir'liymiş ki sormayın. Hiç görmediğim halde, hem kendisini hem insanını en sevdiğim şehir.

Hadi bakalım size keyifli okumalar.:)




************************






  Klasik soruyla başlayalım. Glorrry kimdir?

Glorrry, 20 yaşında, Bilgisayar Mühendisliği öğrencisi, İzmir’de yaşıyor. Ailesine, kitaplara ve hayvanlara düşkün biri.


  Glorrry Books isminin hikayesi var mı?

 Glorrry, benim sözlükten rastgele bulduğum, anlamını çok beğendiğim ve uzun süredir kullandığım bir takma addı. Ancak zamanla öylesine benimsedim ki bir blog açmaya karar verdiğimde de bu ismi kullanmanın benim için daha uygun olacağını düşündüm. Bunun yanı sıra Glorrry birçok yönden benim gerçek adımla örtüşüyor.
 Gelelim blogumun ismine. Glorrry Books bir anda ortaya çıkan bir fikir çünkü Glorrry olarak bir blog açmak istediğimde ne yazık ki bu adın daha önce kullanıldığını fark ettim ve sonrasında Glorrry Books olarak kaldı. Ayrıca kulağa da kafiyeli geldiğini düşünüyorum bu akılda kalıcılığı açısından da ideal. Üstelik Görkemli Kitaplar şeklinde Türkçeye çevrilebilir ve her kitap kendi içinde görkemlidir aslında.



   Blog serüvenin nasıl başladı ?

 Blog açma fikri bir anda ortaya çıktı ve blogumu açmadan önce bu tür uğraşlar içinde olan kişilerden haberdar değildim malesef.  Genellikle arkadaşlarımdan ya da kütüphaneden ödünç aldığım kitapları okuyan biriydim ta ki blog açana kadar. Hal böyle olunca yıllar önce okumuş olduğum ve beni çok da etkilemeyen bir kitap hakkında fazla şey hatırlamadığımı fark ettim. Sahip olmadığım kitaplarla ilgili düşüncelerimi bloga aktaracak ve bu sayede ilerleyen yıllarda aklıma takıldıklarında dönüp bakabilecektim ki yayınladığım ilk iki yazımdaki kitaplara da sahip değilim. Yazılarımı  herhangi bir defter yerine bu tür bir sosyal paylaşım sitesine eklememin sebebi ise uzun vadede daha kalıcı olmalarını sağlamaktı.



    Blogunun bir amacı/hedefi neler?

 Blogumu açarken bu işin bu denli yayılabileceğini ve insanların kitaplar hakkında fikirlerime bu kadar önem vereceklerini düşünmemiştim. Bu sebeple, haliyle kendime bir hedef de koymadım. Şu an için ise hedefim daha fazla kitap okuyup insanlara daha fazla fikir vermek.



    Blogunda kısa dönemde veya uzun döneme yayarak gerçekleştirmek istediğin projelerin var mı?

Yakın zamanda blogumda bir çekiliş düzenlemeyi planlıyorum. Ayrıca ilerleyen zamanlarda takipçilerimle buluşup sohbet etmenin yanı sıra ‘’ Blind Date with Books ‘’ etkinliğini yapmak çok isterim.



    Hedef kitlen gün geçtikçe artıyor. Özellikle de Instagramda bloguna göre daha fazla takipçin var. Bunun sebebi ne sence?

  Instagram hesabımda daha fazla takipçiye sahip olmamın sebebini, Instagramı daha aktif kullanıyor olmama ve bir çok insanın Google hesabına kıyasla Instagram hesaplarının olmasına bağlıyorum.




  Kitap yorumu yapan bir sürü kişi ve blog varken senin kısa zamanda bu kadar çok sevilmenin ve ilgi görmenin sebebini neye bağlıyorsun?

  Öncelikle elimden geldiğince bana yöneltilen tüm soruları cevaplamaya ve takipçilerimle daima iletişim halinde olmaya çalışıyorum. Bunun dışında diğer birçok kitap bloguna oranla okuduğum tüm kitapların incelemelerini yapıyorum. Üstelik inceleme yaparken mümkün olduğunca titiz davranmaya özen gösteriyorum. İnsanlar blogumu ziyaret ettiklerinde yalnızca benim düşüncelerimi değil, yazarla ilgili bilgileri, kitabın konusunu bulmanın yanı sıra o türde okuyabilecekleri başka kitaplar ile seyredebilecekleri filmleri de keşfedebiliyorlar.



 Yazdığın kitap yorumları için geliştirdiğin bir yöntem, izlediğin bir yol var mı?

  Blog yazılarımı beliri bir düzene göre yazıyorum. İlk önce kitap hakkında bir künye oluşturuyor sonrasında ise kitabın kapak tasarımı , yazarı ve konusu hakkında bilgi vermeye çalışıyorum. Konusunu yazarken münkün olduğunca merak uyandırıcı olmasına ancak spoiler içermemesine dikkat ediyorum. Yazımı sonlandırırken çoğunlukla bu konudaki kitap ve film önerilerimi de takipçilerimle paylaşıyorum.



   Postlarını hazırlarken en çok nelere dikkat ediyorsun?

 Her ne kadar spoiler’dan rahatsız olmayan biri olsam da yazılarımın spoiler içermemesine dikkat ediyorum. Bunun yanı sıra eksikleri olduğunu düşündüğüm bir kitabı incelerken bunu belirtiyor ancak başka okurların kitaptan soğumasına engel olmaya çalışıyorum. Sonuç olarak beni etkilemeyen bir kitap bir başkasının hayatını değiştirebilir.



 Yorumlarken sana yardımcı olmak adına, okurken not alanlardan mısın yoksa okumayı bitirdikten sonra spontane yazanlardan mı?

 Kitabın kapağını kapattıktan sonra hemen bilgisayarımın başına geçip o an ne düşünüyorsam yazmaya başlıyorum. Okurken not almıyorum fakat çok beğendiğim sözleri Twitter hesabımdan paylaşabiliyorum.




Kitap okumak güzeldir. Ama çok fazla vakit ister. Ben de öğrenciyken kitap okumaya çok fazla zaman ayırabiliyordum fakat şimdi çalışırken buna pek vaktim olmuyor. Bir ayda maximum 2 kitap okuyorum tabi o da çok çok boş vakit bulmuşsam. Sen bu kadar kitabı hayatına nasıl sığdırıyorsun? Başka bir işin,hobin yok mu?

 Kesinlikle kitap okumak zaman istiyor ancak daha fazla zaman alan şey kitabı yorumlamak. Aslında çok fazla kitap okuduğumu söyleyemem hatta çoğu insana göre az bile kitap okuyorum. Bu genellikle yavaş okumamdan kaynaklanıyor, kitabın ruhuma işlemesini istiyorum. Bunun dışında uzun süredir televizyon izlemiyorum, televizyon izlemek için ayıracağım zamanı kitaplarımla birlikte geçiriyorum.




Şu ana kadar okuduğun kitaplardan en çok hangisi seni etkiledi? Neden?

  Buna tek bir cevap nasıl verebilirim bilmiyorum ama minimum tutmaya çalışayım.
  Elif Şafak’ın Aşk kitabını lisedeyken okuyup hayran kalmıştım. Birçok kişi kitabı ve yazarı acımasızca eleştirse de benim favori kitaplarımdandır. Gerek konusu gerekse yazarın kullandığı teknik beni büyülemişti. Üzerinden 5 yıl geçmiş olmasına rağmen beni en çok etkileyen kitaplar arasındaki yerini hâlâ korur. Sonraları Elif Şafak’ın İskender ve Baba ve Piç kitaplarını da okudum ve yazarın hayattaki duruşunu kendime yakın hissettiğimi fark ettim ancak diğer kitapları beni Aşk kadar etkilemedi.
 Bu yıl okuduğum ve çok sevdiğim George Orwell’ın Hayvan Çiftliği’nden de yeri gelmişken söz etmek isterim. Beni takip edenler her fırsatta bu kitabı önerdiğimi bilirler. Okumaktan en çok zevk aldığım türler arasında distopyalar var. Belki de içimdeki sisteme karşı gelme dürtüsünü distopya kitapları okuyarak bastırıyorum. Hayvan Çiftliği bu yıl okuduğum ve neden bu kadar geç kaldım dedirten, sonu facia ile biten bir peri masalı. Orwell’ın üslubu ve konuyu işleyiş biçimine kelimenin tam anlamıyla bayıldım.



  Bazı kitap bloggerları, kitabın arka kapağını kopyala-yapıştır yapınca kitabı yorumladıklarını sanıyorlar ve bunlardan oldukça da artmaya başladı. Bu konuda ne düşünüyorsun?

 Herkesin kendi tarzı var ancak ben kullandığım her kelimenin bana ait olma fikrini seviyorum. Kitapçıya gittiğinizde kitabın arka kapağını okuyarak daha fazla bilgi sahibi olabilirsiniz elbette fakat ben kendi cümlelerimi yazıya dökerek içimdeki yazma istediğini bir nebze de olsa gideriyorum.
 Tabi bu oldukça emek isteyen bir iş, üstelik bir de hislerinizi doğru aktarmaya ve seçtiğiniz her sözcüğe dikkat etmeye uğraşıyorsanız bazen saatlerinizi alabiliyor.



En çok hangi tür kitaplar okumayı seviyorsun?

 Roman okumayı seviyorum. Ne yazık ki şiirlere aram çok iyi değil. Genellikle bana bir şeyler katan ve bakış açımı geliştiren kitaplar okumayı seviyorum. Bunun yanı sıra iyi yazılmış dram kitaplarına da hayır demem. Fantastik kitaplar arasında ise en sevdiğim tür şüphesiz distopyalar.



  Günümüz kitap yazarlarını ve kitap kalitesini nasıl buluyorsun?

 Şu sıralar ‘’aşk ‘’ kitapları oldukça revaçta. Elbette size derinden etkileyen göz yaşlarına boğulmanızı sağlayanlardan bahsetmiyorum. Hani şu her sayfada birkaç satırlık abartılı sözler bulunanlardan söz ediyorum. Bütün bunlar bana samimi gelmiyor ve bu tür kitaplar okumayı da sevmiyorum.
 Bunun dışında ‘dizüstü’ edebiyatın birçok kişiye okuma alışkanlığı kazandırdığı kanısındayım.



  Kitap seçmeden önce küçük bir araştırma yapıyor musun veya başka bloggerların yazılarını okuyor musun?

 Popüler olan ve konusu hoşuma giden kitapları, haklarında fikir sahibi olabilmek adına okuyorum. Ayrıca kimi zaman hiç bilinmedik bir yazarın duyulmadık bir kitabını da satıl alıp çok beğenebiliyorum.



 Senin takip ettiğin bloggerlar kimler?

 Mümkün olduğunca bu işi severek yapan tüm bloggerları takip etmeye çalışıyorum ancak  sanırım hepsinin adını burada sayamayacağım. :)







Bu da bloggerlara özel köşem; 

Hadi seni biraz daha yakından tanıyalım. Ne dersin?


• Favori rengin?

 Krem


•En sevdiğin gün?

Perşembe


•Şu sıralar modunu en çok yansıtan şarkı?

California Dreaming’


•En rahat olduğum yer?

Evim


•En sık gittiğin mekan?

İzmir Karşıyaka’daki birçok mekanı seviyorum.


•Yaz mı,kış mı?

İlkbahar?


•En sevdiğin yemek?

Hamburger


•Düzenli olarak takip ettiğin blog var mı?

Kitap bloglarının büyük bir çoğunluğu


•Senden dizi ve film önerisi istesem?

Dizi: Kesinlikle Seinfeld
Film: Seçemeyeceğim kadar çok var.


•Olmazsa olmazın?

Ailem


•En son okuduğun kitap?

Teri Terry – 2054: Çıkış Yok


•Kullanmaktan,almaktan asla vazgeçemem dediğin bir eşya,nesne?

Bilgisayar.








--Geldik röportajın sonuna.. Benim sormayı unuttuğum,senin bahsetmek istediğin bir şey var mı ?

  Öncelikle bu güzel sorular için sana çok ama çok teşekkür etmek istiyorum. Öylesine güzel hazırlanmışlardı ki kendimi yeterince ifade edebilme imkanı bulabildim. Bunun dışında röportajımızı okuyan ve beni severek takip eden herkese de sonsuz teşekkürler.




-Herşey için teşekkürler Glorrry :)

-Ben teşekkür ederim :)



*************************


Sürç-ü Lisan ettiysem affola... 
:) 

14 Ağustos 2014 Perşembe

| TWİTTER PARODİLERİNDEN | ZEYNEP YILMAZ (@zeynep_gb) RÖPORTAJI



Öncelikle merhaba :)

Arayı biraz açmışım sanki,son yayın  tarihini görünce fark ettim.
E iş güç, yenilikler, uğraşlar derken (fazla olmasa bile) biraz ara vermiş olabilirim. Ama bu sürede de boş durmadım tabi ki. 
Bayram öncesinden beri çeşitli bloggerlar ve fenomenlerle iletişim içerisindeyim. 
Kabul edenlere sorular hazırladım, sorularımı cevaplayanların post hazırlıklarını yaptım. 
İşte şimdi de buradayım. :)


Şimdi gelelim postumuza...

*****




Efendim, özellikle twitter aleminin dev merak ettiği kişiyle,bir twitter fenomeni olan Parodilerin Kraliçesi Zeynep Yılmaz (@zeynep_gb) ile kısa bir röportaj yaptık.

Aslında mailime biraz daha erken dönüş yapmış olsaydı bu postu dizi bitmeden önce yayınlayacaktım ama işlerinin yoğunluğundan maile pek bakmadığı ve röportaj teklifimi geç gördüğü için postta bu zaman kaldı. Yine de zaman ayırıp kabul ettiği, cevapladığı,hem de çok kısa bir süre içinde dönüş yapıp samimiyetiyle de cezp ettiği için çok teşekkür ederim kendisine.


Bir parodi hesap olarak dizi bittikten sonra teklifimi kabul etmeye de bilirdi ama O, “teklifin hala geçerliyse istediğin zaman yaparız” diyecek kadar sıcakkanlıydı. Galiba o doğuştan bir Zeynep Yılmaz’dı. :)

Şimdi röportaja geçeyim,siz bunu okurken ben diğer röportaj sorularımı hazırlayayım… :)

Her ne kadar bir parodiye soru hazırlamak beni biraz zorlasa da,ben keyifle hazırladım sorularımı. O’nun verdiği cevapları da keyifle okudum.
Umarım siz de keyifle okur,beğenir,gülümsersiniz.

"Aman canım dizi bitti Zeynep mi kaldı artık,ben okumam" demiyorsanız ( -ki siz demiyorsunuzdur eminim) buyurun okuyun röportajımı. :)



***************



Aslında dizi bitmeden önce yapmış olsaydık bu röportajı seninle, Zeynep Yılmaz'a sorular soracaktım ama şimdi biraz daha özel şeyler sormak istiyorum izninle.

İnsanlar seni çok merak ediyor. Yakın çevreme Zeynep Yılmaz (@zeynep_gb) ile röportaj yapacağım dediğimde sana sormam için ardı ardına sorular sıraladılar.İlk olarak seni biraz tanıyabilir miyiz?

İsmimi vermeden temiz temiz ilerleyeyim en iyisi :) İstanbul’da yaşıyorum. 27 yaşındayım, üniversiteyi bitireli tam 5 yıl oldu (vay be).  Şu an freelancer olarak çalışıyorum.


Nereden aklına geldi bir parodi hesap açmak?

Parodi hesap açmak benim aklıma gelmemişti. Uzun süredir konuşmadığımız @syrkerem’in aklına gelmişti.


Peki bu yola " bir parodi açacağım " diye mi çıktın yoksa tamamen Zeynep Yılmaz olmak için mi?

Dediğim gibi, fikir babası ben olmadığım için, @syrkerem’in yazarının “böyle bir dizi var,  roleplay yapsak eğlenceli olur” fikriyle giriştim bu işe. Hatta benim dizinin varlığından haberim bile yoktu ve sanırım ben diziye başladığımda televizyonda 3.bölüm dönüyordu. İlk başta ikimiz olduğumuz ve ana karakterler Kerem ve Zeynep olduğu için o Kerem’i yazmaya karar verdiğini söylediğinde ben de Zeynep’e yöneldim.



 Artık yeni bir dizi yayın hayatına başladığı zaman, hemen karakterlerin parodileri çıkıveriyor.Bir tane de değil üstelik,birden fazla.Güneşi Beklerken de de öyle oldu,bir sürü parodi var Twitter'da. Ama içlerinden en çok sevilen ve beğenilen parodi grubu sizinkiler. Melisiyle,Akseliyle,Canıyla... Ve dahasıyla... Bende en çok Can ve senin twitlerine bayılıyorum. Bunu nasıl başardınız sence?

Can’ın tweetlerini ben de seviyorum ama favorim Melis’in tweetleri. Tam parodi gibi parodi olan esas o. Dizideki Melis karakteri dramdan drama sürüklenirken, Twitter’daki parodinin tweetlerinin tadı tam o zaman çıkıyor. Bence bizim en büyük şansımız sosyal medyayı iyi kullanan bir dizi ekibine denk gelmiş olmamız oldu. Bunun dışında yaş faktörünü de unutmamak lazım tabi :)


 Çok içten ve samimi yazıyorsun.Sanki uzun zamandır bir Zeynep Yılmaz'mışsın gibi. Özel bir uğraş mı yoksa spontane olan bir şey mi?

Teşekkür ederim :) Zeynep Yılmaz bir parçam haline geldi resmen. Kendi twitter hesabımdan önce Zeynep’in hesabına bakıyordum. Çoğunlukla spontane gelişiyordu. Tabi arada (sonra paylaşılmak üzere) akla gelen esprileri not edip kullandığım çok olmuştur.




 Samimi olduğun kadar yaratıcısında. Nereden geliyor bu özellik ya da yetenek? Artık adı neyse bunun. :)

Kendimi bildim bileli insanları hep güldürüyorum -ki kendimde sevdiğim yegâne özelliğim de bu sanırım.  Kitap okumak, film izlemek, gündemi takip etmek ve iyi gözlem yapabilmek önemli diye düşünüyorum.


 Parodisi olduğun karakteri canlandıran kişi, Hande Doğandemir tarafından takip ediliyorsun,hatta dizi ekibinden diğer kişiler tarafından da. Takibe ilk başladıklarında neler hissettin?

Çok mutlu olmuştum. Sen az ya da çok bir emek ve vakit harcıyorsun sonuçta. Birilerinin seni takdir ediyor olması güzel bir his.  Benim kedi düşkünü bir insan olduğumu bilmeyen takipçi kalmadığı için, dizide Zeynep’in Şirin’i sahiplenmesiyle bana ufak bir selam çakılması beni inanılmaz mutlu etmişti. Ayrıca GB bu konuda benim gözümde diğer dizilerden bu yüzden farklıdır ve bence bundan sonra diğer dizi senaristleri ve oyuncular onların izinden giderek, kendi dizilerinin parodilerini takip etmeye başlayacaktır.



 Beğenilmek, hele ki böyle önemli kişiler tarafından beğenilmek,nasıl bir duygu?

Güzel bir duygu :)
Birileri senin attığın tweetlerle gülüyor, mutlu oluyor. Bunu bilmek bile insanı başlı başına mutlu etmeye yeter de artar.


 İnsanlar senin hesabına bir ara Hande Doğandemir'in yazdığını söylüyorlardı,daha doğrusu senin Hande Doğandemir olduğunu iddia ediyorlardı. Nasıl oldu da insanları bu düşünceden uzaklaştırdın?

Parodi hesap yazmak yani caps’li, video’lu düşünülmüş şeyler paylaşmak istiyorsan, aslında çok vakit alan bir şey. Sadece tweet atmak tabii ki zor değil. E Hande Doğandemir’in haftada 6 gün, günde 18 saat çalıştıktan sonra bir de oturup caps’lerle videolarla uğraşmayacağından ötürü anladıklarını umuyorum :)





 Ben aslında senin özel hayatında biraz da olsa Zeynep gibi şeyler yaşadığını düşündüm bir dönem. Var mı öyle bir durum?


Lisedeyken, Barış-Kerem’in arkadaşlık ilişkisine sahip iki yakın arkadaşın aynı zamanlarda benden hoşlanması ve birbirlerine söylememesi gibi Zeynep’in de büyük karın ağrılar çekmesine sebep olan olayın ucundan dönmüşlüğüm var sadece :)


Dizinin final günü takipçilerine bir veda yazısı twitledin. Gerçekten veda mı edeceksin yoksa Zeynep olmaya devam mı? Yoksa hesap duracak ama twit atılmayacak mı?

Dizi bittikten sonra özellikle tweetleri görsellerle süslemeyi seviyorsan, insanın eline malzeme geçmesi imkansız olur. Dizi mutlu sonla bitti, ben de Zeynep Yılmaz’ı mutlu bir şekilde bitirdim. Büyük ihtimalle hesap öylece durur, çok özlemini çekersem belki arada mutlu, evli, çocuklu Zeynep Sayer olarak tweet atarım.





 Artık ismin Zeynep Sayer. Bu isim hep mi böyle kalacak yoksa ileri de başka karakter de olabilirim mi diyorsun?Mesela başka bir diziden başka bir karakter parodisi yada Hande Doğandemir'in yeni karakterinin parodisi?

Şimdilik ismim sanırım Zeynep Sayer olarak kalacak. Açıkçası tekrar bir parodi hesabı yazacak vakit ve heyecanım olacağını çok sanmıyorum. Tabi bunların hepsi şu anki düşüncelerim. Belki dediğin gibi Hande Doğandemir’in bir sonraki karakterinin parodisi de olabilirim.


 Biraz da Hande Doğandemir ile olan samimiyetinden bahsedelim. Ne derece yakınsınız? Yani arada buluşup,sohbet ediyor musunuz?

Olması gerektiği kadar yakınız. Aramızda güzel bir iletişim var. Zaten çok tatlı bir kadın, ortak zevklerimiz olduğunu gördüğümde daha da yakın hissediyorum kendimi ona. Sohbet ediyoruz ama benim de işlerimin yoğunluğu ve tabii ki en çok onun işlerinin yoğunluğundan buluşmaya vaktimiz olmadı henüz. Dizinin bitmesiyle yakın zamanda bu döngüyü elbet kıracağız.


-Geldik röportajın sonuna.. Benim unuttuğum,senin bahsetmek istediğin bir şey var mı?

Pek yok sanırım :)


Teşekkürler... :)
Ben teşekkür ederim. :)


***************


Sürc-i Lisan ettiysem Affola… :)